MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli gündeme ait yazılı açıklama yaptı. Bahçeli’nin yazılı açıklaması şöyle: Hakikat, istikrarlı, derinlikli ve objektif sonuçlar çıkarıldıktan sonra, bununla birlikte gereksinim duyulan derslerin alınması kaydıyla devamlı yanan tarih meşalesi hem önümüzü aydınlatacak hem de ufuk ötesine ışıklar salacaktır.
Geçmişini bilmeyen, daha dokunaklısı, geçmişine dudak bükmüş ve yüz çevirmiş toplum yahut milletlerin geleceğin kilitli kapılarını aralaması, tarih mizanında hayat ve varlık argümanında bulunması akla ziyan bir beklentidir. Akan hayatın omurgasından yakalayabilmek, devamlı farklı renklere, biçimlere ve kisvelere bürünen hadiselerin içyüzünü görebilmek evvelemirde sağlam ve sağduyulu bir tarih şuuruyla mümkündür.
Bu şuur geçmişle geleceği munzam ve muntazam bir yazgı köprüsüyle birleştirmektedir. Türk siyasetinin en önemli ve mütemadi sorunu şuursuz heyecanın yol açtığı çılgınlık hali ve bunun sonucunda beliren yılgınlık hamulesidir. Bir güne sıkışıp kalan, gündelik olayların peşine takılan, rövanşist takıntılara hapsolan bir siyasetin elbette misyonu yoktur, vizyonu ise büsbütün koftur. Gerek Türk siyaseti gerekse de dünya siyaseti maalesef kurak bir dönemdedir.
Buna bağlı olarak sorun çözme kültürünün yeşerip kök salması vakit almakta, bir başka tabirle önyargıların kırılmasını, ruhsal zorlukların aşılmasını, ekonomi-politik tıkanmaların açılmasını gerektirmektedir. Elitist çevrelerin direnişine, vesayetçi bölümlerin engellemesine; istismarcı, inkarcı ve yasakçı anlayışların karşı çıkışlarına karşın Türkiye kronik meselelerinden kurtulma iradesini kararlılıkla göstermektedir. Terörsüz Türkiye amacının icra ve icmali bu kararlılığın yeni yüzyıldaki nişanesidir. Türk milleti bahse husus maksada yediden yetmişe sahip çıkmıştır. Muazzam bir ortak akıl devredeyken demokrasi dışı arayışlara özenmek, suyu bulandırmaya çalışmak, kaygı yaymak, kuşkuları artırmak ulusal iradeye hakarettir.
Doğudan batıya, kuzeyden güneye barış, huzur ve kardeşlik rüzgarları esmeye başlamışken, bu havayı bozmanın pususuna yatmak hıyanete kadar ulaşacak yanlıştır. Bölgesel tansiyonun tırmandığı, global siyasi ve ekonomik karmaşanın şiddetli fırtınayı andırdığı bir vakit aralığında; hiçbir dış baskı, dayatma ve tazyik olmadan, devlet-millet dayanışmasıyla husule gelen terörsüz Türkiye gayesine adım adım ulaşma çabası son bir asrın mucizevi atılımıdır. Türk ile Kürt ortasına nifak tohumları saçmak için on yıllardır müsait ortam ve durum kollayan iç ve dış odakların uykuları kaçmakta, rahatsızlıkları her hallerine sirayet etmektedir. Türk milleti varlığına, birliğine ve bin yıllık kardeşliğine emsali görülmemiş ölçüde düşkündür ve gerçekten süte leke düşürmeme emelindedir.
Su akacak yatağını bulacaktır. Dalgalanan deniz sonunda durulacaktır. Kül tekrar ateş almayacak, alamayacaktır. Âlâ niyetli, adil, azimli, anlayışlı, müşfik, hoşgörülü, sabırlı ve umutlu diyalog ve işbirliği becerisinin refakatinde; aracısız, aralıksız, bagajsız, pazarlıksız ve bâtın gündemsiz temas ve bağlantının rehberliğinde iyi sonuçlar ortaya çıkacaktır. Kaldı ki samimi arzum ve inancım budur. Yakın vadede silahlar gömülüp kucaklayıcı ve demokratik siyasetin perdesi hiç kapanmamak üzere açılacaktır. Bu evrede PKK’nın kongresini toplayıp 27 Şubat İmralı davetine binaen örgütsel fesih sürecini tamamlaması, silahları da Türkiye Cumhuriyeti’ne teslim etmesi akla ve adalete en uygun seçenektir. Kanlı ve kanunsuz silahlara veda insanlık bedellerine vefadır.
Bu iş daha fazla uzamamalıdır. Demir tavında dövülmelidir. Terörsüz Türkiye maksadının gerçekleşmesi konusunda müjdeli haberleri sırasıyla almak, Cumhuriyet’in yeni yüzyılında ulusal imkan ve kaynaklarımızı toplumsal ve ekonomik kalkınmaya çevirmek, ülkemizi baştan ayağa ıslahatlarla sarmak, yatırım seferberliğiyle donatmak, muasır medeniyetlerin üzerine sıçratacak atılımları el birliğiyle yapmak temel ve öncelikli misyonumuzdur. Cumhur İttifakı bu misyonu harfiyen yerine getirmeye inançlı, istekli, iradeli, dahası kabiliyetli ve kafidir. Allah’tan niyazım, terörsüz Türkiye gayesine içtenlikle hizmet eden DEM Parti İstanbul Milletvekili ve TBMM Başkanvekili Sayın Sırrı Süreyya Önder’in bir an önce sıhhatine kavuşması ve şifa bulmasıdır.
KARANLIK BİR SİYASET
DEM Parti’nin Türkiye partisi olması istikametinde açık tutumu ve yapan tavrı güzel bilinen isimlerden birisi olarak sivrilen Sayın Önder’in mesaisine dönmesi temennimdir. Türkiye prangalarından, kara propaganda aparatlarından kurtulacaktır. CHP Genel Başkanı’nın ülkemize karşı tereddütsüz hayata geçirdiği hamle ve hasımlık siyasetine karşın bu kurtuluş gerçekleşecektir. CHP’nin muhalefeti Türkiye’yi zora sokmak üzerine planlan müfrit ve müfsit bir muhalefettir. CHP’nin muhalefeti vatanı ve devleti düşürmek gayesine matuf karanlık bir siyasettir.
Demokrasi ve hukuk güvenliğimiz tehdit altındadır. Lise ve üniversite öğrencilerimizin ardına saklanıp sokakları kışkırtan, utanmadan rızkı ve nimeti boykot eden, daha doğrusu ulusal ekonomiyi ve ulusal kurumları düşmanca amaç alanlar temelinde Türkiye için bariz bir tehdit haline dönüşmüştür. CHP Genel Başkanı’nın “savaş ilan ederim” açıklaması ise sakat bir mantık, basiretsiz ve hatta skandal bir hezeyandır. Kime savaş ilan edeceği, bu savaşı kiminle yapacağı, ne için savaşacağı, silah ve militan açığını nasıl destek edeceği muamma, muallak ve muğlaktır.
Özgür Özel’e diyorum ki, dilemeyiz fakat, kurallar diğer tercih yapmamızı imkansızlaştırırsa ve ısrarla savaş ilanı için muhatap arayacaksan biz buradayız, nasıl savaşılır, nasıl gayret edilir, savaş ilanının vahim sonuçları nasıl olur, bihakkın bunu ispat edecek kudret ve kırattayız. Her şeyden evvel CHP’nin, hukukun üstünlüğüne, gündemdeki yargı sürecine hürmet duyması lazımdır. Sipariş kalabalıklar önünde bağırıp çağırmak, kel başa şimşir tarak misali, kasket giyip çakma ve kiralık traktör sürmek bağımsız ve tarafsız Türk mahkemelerine asla etki edemeyecektir. Özgür Özel dingili kırmış, uçuruma savrulmuştur. Kaos ve kriz siyasetine sürat vermiştir. Bunlardan daha dikkat çekeni ise iradesini ve siyasetinin denetimini Türkiye muarızı çevrelerin eline ve keyfine korkak halde terk etmiştir.
SİYASİ AHLAKSIZLIK
Özellikle TBMM Genel Kurulu’nun 16 Nisan 2025 tarihli 77’inci Birleşiminin açılmasından sonra CHP’li Meclis Başkanvekili ile CHP’li Katip Üyenin daha evvelden yapılan bir tertip ve hareket planını tatbik ederek hukuksuz, kanunsuz ve korsan iş ve süreçleri 105 yıllık maziyi kucaklayıp bugüne gelen Gazi Meclisi’mize karşı çok büyük haksızlık, hayasızlık ve siyasi ahlaksızlıktır.
Hakkında verilen katılaşmış mahpus cezası bilinen Can Atalay’la ilgili Anayasa Mahkemesi’nin kararının hüküm kısmını okutan CHP zihniyeti teamülleri ve İç Tüzüğü açıkça çiğnemiştir. Tekraren söz etmek isterim ki, CHP’li Meclis Başkanvekili ve CHP’li Katip Üye derhal istifa etmelidir.
Bir öteki önlem olarak, bu yasama yılının sonuna kadar TBMM Lideri, CHP’li Meclis Başkanvekiline Genel Kurulu yönetme ruhsat ve müsaadesi vermekten imtina etmelidir. Hususun bir mahkum hakkındaki kararı gayri yasal ve gayri ahlaki formda okutulmasından daha farklı boyutları vardır.
TBMM böylesi bir yetki ihlaline ve sorumluluk aşımına tesadüf etmemiştir. Can Atalay ile ilgili okutulan metin, bununla mündemiç doğurması ümit edilen hukukî sonuç mutlak butlanla batıldır. Bir siyaset eskisinin böylesi alacakaranlık vakitlerde abuk sabuk konuşması da potansiyel hazımsızlığını daima deşifre etmektedir. Gazi Meclisi’mizin 105’inci yıl dönümünde vaki rezalet ulusal iradeye ağır atak ve suikasttır. Bugün Can Atalay kararını kaçak-göçek ve fırsatçılıkla okutanlar, yarın Türkiye’nin aleyhine bir öbür mümkün tasarruf ve teklifi oldubittiye getirerek gündeme taşıyabilecektir. CHP artık tehlikeli bir siyasi odaktır. Ulusal güvenliğimiz ve demokrasi hayatımız ismine zehirli bir siyasi organdır.
İlk Meclis’in anıları CHP’de buharlaşmıştır. Ulusal Uğraş yılları silinip atılmıştır. Kuvayı Ulusala geleneği silindir üzere ezilmiştir. Çok daha üzücü olanı ise Aziz Atatürk’ün anılarının çiğnenmiş olmasıdır. CHP ulusal egemenliğe karşı gelmiştir. Bilindiği üzere, 23 Nisan 1920’de demokrasi ve millet egemenliği tarihî sahnesine tam olarak çıkmıştır. Demokrasi ve millet egemenliği lakin bu bedellere hürmet ve riayet etmesini bilen milletin ahlaklı temsilcileri vasıtasıyla mana ve kalıcılığını bulacaktır. Dünyanın o zamanki siyasi ve toplumsal ikliminde Meclisimiz taşıdığı eşsiz özellikleriyle hem insanlık için örnek, hem de Türk tarihi açısından ibret, ilham ve ihtiram vesikasıdır. Unutmayalım ki, hakimiyet havzalarımızdan birer birer çekildiğimiz ıstırap dolu tablo içinde, Türk milletinin o periyottaki en son, en tesirli atılımının ismi Büyük Millet Meclisi’dir. Nihayetinde TBMM; Türk milliyetçiliğinin, millet ve vatan sevdasının millet iradesiyle buluşması, ayrılmamak üzere birleşmesidir. 23 Nisan 1920’nin aziz anılarını aramak ve anlamak için çok uzaklara gitmeye gerek yoktur.
19 Mayıs ruhunda tecelli etmiş yüksek ülkülerde, İsli gaz lambalarının ışığında kaleme alınan kararlarda, gerisi ardı gelmeyen sararmış telgraflarda, heyecanla toplanılan kongre salonlarında, asker götüren katarların loş vagonlarında, mermi taşıyan kağnıların gıcırtılı tekerleklerinde, gaile dolu teknelerinde, mekteplerden getirilen ve uykusuz gecelerle geçen sıralarda,nihai olarak şehadetlerle dolu vatan topraklarında, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni canlı bir formda görmek, anlamak, tanımak mümkündür, her vicdan sahibi için de erdem hususudur.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle TBMM daha da aktiflik kazanmış, asıl işlevine tam olarak kavuşmuş, istikrar ve denetleme vasfı tescillenmiştir. İlaveten kuvvetler ayrımı netleşmiş, katılaşmıştır. TBMM, Türk milletinin alın teri, göz parıltısı, cepheden cepheye verdiği kurtuluş çabasının ebediyen yaşayacak iradesinin mümtaz bir tecelligahıdır. Gazi Meclis, CHP’ye ve müfteri koalisyonunun tahriklerine takılmadan, daha güçlü, gerçek fonksiyon ve tarihi mirasına daha da sahip bir mevkie erişmiştir. Büyük Millet Meclisinin açılması, aziz milletimizin varlığına ve bekasına yönelmiş dayatmalar karşısında neleri göze alıp, neleri başarabileceğinin de imrenilecek bir numunesini teşkil etmiştir. Gerek Büyük Millet Meclisi’nin açılış koşulları, gerekse sonradan yaşanan siyasi, toplumsal gelişmelerin tamamı; milletimizi küçümseyen, onuruna ve mukaddesatına el ve lisan uzatmaya yeltenen, gücünü sınamaya kalkışan mihrakları nasıl bir akıbetin beklediğini anlamaları açısından da tarihi ihtar dokümanı olmuştur.
ERKEN SEÇİM AÇIKLAMASI
Bu nedenle, Millet Meclisimizin açılması ile başlayan sürecin manasını detayları ile bilmenin, devlet ve millet hayatımızda tekrar karşımıza çıkan emsal tehditlerin yanlışsız anlaşılması bakımından çok değerli olduğunu düşünüyorum. En karamsar ortamda, en müşkül anlarda bile Türk milletine gücü yetmeyenlerin, bugün yeni maceralarla talihlerini bir kere daha denemeye kalkışmaları bu açıdan boş bir uğraş olacaktır. TBMM misyonunun başındadır, açıktır, Türkiye Cumhuriyeti’nin kalpgahı, Türk milletinin ta kendisidir. Erken seçim palavra ve yaygarasıyla partimizi tartışmaya yeltenen, küçücük akıllarıyla niyet okuyuculuğuna teşebbüs eden çürüklerin hevesleri boşunadır.
Milliyetçi Hareket Partisi’nin ve Cumhur İttifakı’nın kararı mutlaktır, seçimler vaktinde yapılacak ve bundan da asla taviz verilmeyecektir. 23 Nisan 1920 Cuma günü Ulus’taki Taş Bina’da ulusal iradenin teşekkülüyle birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri atılmış, Kuran-ı Kerim tilavetleriyle, kesilen kurbanlarla, dudaklardan dökülen aminlerle, yüreklerden kopan dileklerle Birinci Meclis tarih sahnesindeki muhkem yerini almıştı. TBMM’nin 105’inci yıldönümünde saygıdeğer milletvekillerinin verecekleri her kararda mensubu oldukları “Gazi Meclis”in tarihine, onuruna, namusuna ve manasına uygun hareket etmeleri vatan ve mukaddesat borcudur. Bu Meclis’te legal her görüş demokratik sonlar çerçevesinde tıpkı 1920’li yıllarda olduğu üzere özgürce seslendirilmelidir. TBMM, Türk milletinin irade ve egemenliğinin temsil kurumudur. Egemenlik kayıtsız koşulsuz milletindir. Milletin önünde ve üstünde bir güç yoktur.
Dün yedi düvele meydan okuyan, en buhranlı anlarda, en ağır koşullarda bile demokrasinin faziletinden ayrılmayan Gazi Meclis’te her fikre cevaz vardır, lakin ihanete, bölücülüğe, bölünmeye icazet yoktur, müsaade yoktur, fırsat yoktur. Bu tarihi ve ulusal kararlılığa herkesin riayeti samimi dileğimdir. Cumhuriyetimizden üç yıl evvel açılmış olan TBMM, nasıl ki yeni Türk devletinin doğuşunu müjdelemişse, pırıl pırıl çocuklarımız da ülkemizin onurlu ve yüksek geleceğini müjdelemektedir.
Bu kutlu günün çocuklarımıza armağan edilmesinin en değerli nedeni ve münasebeti de bize kalırsa budur. Milletimiz, bağrından yetişen yeni kuşaklarla varlığını sürdürecek, devletimiz genç nesillerle geleceğe umutla bakmaya devam edecektir. Bu vesileyle sevgili çocuklarımızın ve bugünün kendilerine ithaf edildiği dünyadaki bütün çocukların 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutluyorum. Gerçek ve kalıcı barış, huzur, memnunluk ve kardeşlik diliyorum.
Yüzyıllarca karar sürdüğümüz coğrafyalarda, varlığını feda ederek huzur içinde yatan meçhul kahramanların sayın anılarını minnetle yâd ediyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nde hayat ve beden bulmamızı sağlayan kahraman jenerasyonları, aziz şehitlerimizi, bu kutlu Meclis’i emanet eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, birinci Meclis’in sayın üyelerini, ebediyete irtihal etmiş tüm milletvekillerini rahmetle anıyorum. Bu kanılarla Gazi Meclisimizin 105’inci açılış yıldönümünü iftihar hislerimle kutluyor, aziz milletime iyilikler ve selamet dolu yıllar diliyorum.
